Jiddu Krishnamurti Sözleri

Jiddu Krishnamurti, 20. yüzyılın en önemli filozoflarından ve ruhani öğretmenlerinden biridir. Onun derin içgörüleri, bireysel özgürlüğü ve kendi kendini anlama yolculuğunu teşvik eder. Krishnamurti’nin öğretileri, zihinsel sınırlamalardan özgürleşme ve içsel huzura ulaşma üzerine odaklanmaktadır. Bu nedenle onun sözleri, pek çok insan için rehber niteliğindedir.

Onun felsefesinin merkezinde, dışsal otoriteler yerine kendi içsel bilgeliğimize güvenmenin önemi yatar. Krishnamurti, bireyin gerçek özgürlüğünü bulabilmesi için toplumsal normlardan, inanç sistemlerinden ve öğretilen dogmalardan özgürleşmesi gerektiğini savunmuştur. Bu nedenle onun anlamlı sözleri, sadece düşünsel bir uyanış değil, aynı zamanda ruhsal bir dönüşümü de teşvik eder.

Sizler için seçtiğimiz en güzel Jiddu Krishnamurti sözleri, hayatınıza farklı bir perspektif kazandırabilir ve sizi kendi iç dünyanızda derinlemesine bir yolculuğa çıkarabilir. Umarız bu özdeyişler sizin için de ilham vericidir. Okuduktan sonra düşüncelerinizi ve hissettiklerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın.

En Güzel Jiddu Krishnamurti

İyilik rahatlık peşinde değildir.

Şefkat, yaşam olgunluğunun özüdür.

Bir şeyi anlamak için onu sevmemiz gerekir.

Bilgi yüklü bir zihin özgür bir zihin değildir.

Sadece özgür akıl sevginin ne olduğunu bilebilir.

Gerçeği görebilmek için, gözlüksüz bakmalısınız.

Bilgi, bilgelik değildir. Bilgelik, kendi kendini gözlemlemeyle başlar.

Düşünce özgürlük değildir. Düşünce her zaman eski olanı, bilineni arar.

Bir sorunu anlamak, onu çözmektir.

İçsel devrim olmadan, dışsal reformlar boştur.

Bir şeyi derinlemesine öğrenmek istiyorsan, ona karşı nötr olmalısın.

Akıl, kendi kendine bilinmeyen bir şeyi öğrenemez.

Özgürlük, seçim yapmamaktır.

Kendi kendini tanıma süreci, meditasyonun başlangıcıdır.

Gerçek, bir yol değildir. Ona doğru yol alamazsınız.

Başkalarından ne alacağınızı değil, onlara ne vereceğinizi düşünün.

Din, düşünce değildir. Din, doğru yaşamaktır.

Bir sorunu çözme arzusu, onu daha da karmaşıklaştırır.

Birey, toplumdur. Bu nedenle, birey değişmeden toplum değişemez.

Öğrenmenin özü, cevapları aramadan dinlemektir.

Zihin sakin olduğunda, her şey netleşir.

Bir şeyin gerçeğini anlamak için, ona karşı hiçbir önyargınızın olmaması gerekir.

Bir insanın yaptığı en büyük devrim, kendi içindekidir.

Sevgi, kıskançlık, korku veya özlem olmadan var olabilir.

Özgürlük, öz bilincin ötesindedir.

Sorun Tanrının olup olmaması değil, onu nasıl bulacağımızdır.

“Eğer siz “beni severseniz ben de sizi severim” diyorsanız bunun adı alış veriştir.

Bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş oImak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz.

Tek amacım var: İnsanın özgürleşmesi; insana sınırlarını yıkmak konusunda yardımcı olmak.

Sevdiğiniz zaman ne sen ne de ben vardır. O durumda yalnızca dumanı olmayan ateş vardır.

Eğer dinleyecek, yaşayacak, yüzünü sonsuzluğa dönecek sadece beş kişi varsa benim için yeterlidir.

Kim olduğunu öğrenmeye başlarsan, değişmeye çalışmasan bile, dönüşüm çoktan başlamış demektir.

İyilik bir kişinin ne arka bahçesinde ne de herkese açık olan alanındadır. İyilik bu yerlerin her ikisinde birden çiçeklenir.

İnsanlar hızla akan yaşam nehrinin yanında kendilerine küçük bir havuz kazarlar, işte o havuzda kokuşur, o havuzda ölüp giderler.

Mevcut eğitim sistemimiz bize yaptığımız işi değil, başarıyı sevmeyi öğrettiği için kötüdür. Eylemin sonucu eylemden daha önemli hale gelmiştir.

Eylemlerimiz bilgi ve zaman üzerine kurulu olduğu için, insan zamanın kölesidir. Düşünce sürekli sınırlıdır, bu nedenle biz çatışma ve mücadele içinde yaşarız.

Şiddet sadece bir başkasını öldürmek değildir. Bir keskin söz kullandığınızda, bir kişiyi dikkate almayan bir davranış yaptığınızda, korkuyu hissettiğimiz www.guzele.com için itaat ettiğimizde bunlar da şiddettir.

İnsanın içinde bir dünya vardır ve eğer nasıl bakman ve öğrenmen gerektiğini bilirsen, kapı orada ve anahtar elindedir. Yeryüzünde senden başka hiç kimse ne sana o anahtarı verebilir ne de o kapıyı açabilir.

Dünyayı ve dünyadaki şeyleri sevmediğimiz, onların, onlardan yalnızca yararlandığımız için yaşamla bağlılığımızı yitirdik. Şefkat duygumuzu, duyarlılığımızı, güzel şeylere tepkimizi yitirdik; doğru ilişkinin ne olduğunu ancak bu duyarlılığın yeniden kazanılmasıyla anlayabiliriz.

Bir kimseyi sevmek ne demek olduğunu biliyor musunuz? Bir ağacı, bir kuşu ya da bakıp gözettiğimiz bir hayvanı sevebilir misiniz? Size hiçbir karşılık vermese, gölgesinden de yararlanamazsanız, arkanızdan da gelmese, size bağımlılık duymasa yine de sevebilir misiniz?

Yorum yapın