Web sitemiz, Türk Edebiyatı’nın unutulmaz isimlerinden biri olan İskender Pala’nın en etkileyici sözlerini bir araya getirir. 1958 doğumlu olan Pala, Uşak memleketli olup, edebi dünyada büyük bir etki yaratmıştır. Bu özenle derlenmiş İskender Pala sözleri, yazarın kaleminden çıkan en anlamlı ve derin düşünceleri içermektedir.
İskender Pala, hem İstanbul Üniversitesi’nde doçentlik yapmış hem de Kültür Üniversitesi’nde profesörlük yapmıştır. Bu akademik deneyim, yazdığı eserlere ve yaratıcı düşünce sürecine derin bir anlayış ve bilgelik katmıştır. Pala’nın sözleri, onun geniş bilgisi ve derin düşüncelerini yansıtan anlamlı ifadelerle doludur.
İskender Pala’nın unutulmaz sözleri arasında, hayata, insan doğasına, aşka ve edebiyata dair zengin ve çarpıcı içgörüler bulabilirsiniz. Her bir ifade, onun zengin hayal gücü ve duyarlı bakış açısını yansıtır. İskender Pala’nın bu etkileyici sözleri, okuyucuyu derin düşüncelere dalmaya ve farklı bakış açılarına açılmaya davet eder. Bu anlamlı güzel sözler, Türk Edebiyatı’nın bu büyük ustasının zengin ve derin düşüncelerini yansıtan bir hazine gibidir.
İskender Pala Sözleri Anlamlı
Hatıraları unutmak olanaksızsa; hatıralarda unutulmak kader olur.
Aşk, gülü dikeniyle avuçlamak; ama kanayan ellerin hesabını gülden sormamaktır.
İki kişinin birbirini sevmesi, birbirini dost edinmesi sahip edinmesi demektir.
Ve ben Kays, çöllerin nadide lotusu Leyla’nın aşıkı, günler ve geceler boyunca dua ettim, bağrıma Leyla yazılsın diye.
Taşın içinde saklı olan ateştir aşk, bir kıvılcım çakınca kuşatır bütün evreni.
Şimdi de kelebekler rüyalarında kendilerini sen olarak görebilmek için uykuya dalıyorlar mıdır acaba?
Cennetten uzaklaştırdığı gerekçesiyle aşıkları sevgilinin didarına (yüzüne) bakmaktan alıkoyan kişi bilmiyor ki; aşıkların cenneti sevgilinin yüzüdür.
Gökler sevgiyle dönerler, yıldızlar sevgi sayesinde yerlerinde durabilirler. Tıpkı kalbimizdeki sevgi yıldızları gibi… Bu yüzden dış yerine içi, suret yerine ruhu sevmek gerekir. Hayat ancak sevgiyle tatlıdır ve sevgilisiz dünyada hayat sürmek beyhudedir.
Seveni sevmek kolaydır; marifet o sevmediği zaman da onu sevebilmektir.
Sevgi hissedilen bir şeydi, bunu biliyordum; ama bir heyecanın da adı olabilir miydi? Bir kişinin adını duyunca hissedilen bir heyecanın adı?!… Hissedilebilirdi ama tanımlanabilir miydi?
Gerçekten de aşk; karşılıklı oturmak, yüz yüze veya aynı noktaya bakmak, şiir okumak, sevgiliden utanacak kadar terbiyeli davranmak, güzel şeylerden bahsedip gülmek ve asla iffet sınırının ötesine uzanmamaktır. Çünkü aşk; bakmakla güzelleşir, konuşmakla zenginleşir ama dokunmakla bozulur.
Kendini yücelten alçalır, kendini alçaltan yücelir.
Sevdiğimiz insandan bizi sevmesini beklemek yahut yalnız bizi sevenleri sevmek; nihayet kuru bir alışveriş, hatta belki kaba bir değiş tokuştur.
Aşk… Gök kubbenin altındaki en gizemli kelimelerden biri. Bilinmeyen… Belki bilindikçe daha da bilinecek renkleri, desenleri ortaya çıkan.Tanımlanamayan… Belki binlerce kez tanımı yapılmış olmasına rağmen tanımlanamayan. Aşk; belki de bin bir başlı ırmak, her birinin yolculuğu ayrı, ama hepsinin ulaşmak istediği deniz bir.
İnsanın en mutlu olduğu anlar; aklın gönül içinde eridiği, yani aşka kendini teslim ettiği anlardır. Aklın gönle teslimiyetini aşk olarak tanımladığımıza göre insanın soyut varlığını aşktan ibaret görebiliriz.
Ey yolcu…sevgiye yürü ta ki hakikate eresin!
Çünkü aşk beklenilmez, birdenbire gelir. Aşka tutulan kişinin tavrı o anda başkalaşır, kalbinin ritmi artar, bedeninde fizyolojik değişimler baş gösterir, ne yaptığını bilmez olur.
Hak yolda iki yoldaş… Allah onlara üçüncü olsa endişe edilir mi?
Çünkü sevgiliye sadakatin özü ve özeti; aşkını sır gibi saklamak, iyilik gördüğünde de, kötülük gördüğünde de bu tavrı değiştirmemektir.
Bugün ben burda yarim anda neyler. Tabibim hem nigarım anda neyler.
Zaman bir çizgi… Sonu yok… Başı da olmadığı gibi. Herkese bölüştürüldü bir parçası ezel gününde; acıdan ve sevinçten nakış çizelim, desen işleyelim diye üstüne. Rengi hiç olmadı, tezgâhta hiç dokunmadı.
Ey sevgisi kalbimde yer edinen selvi boylu! Senin yüzünü görme bahtiyarlığından ben mahrum iken, o şerefi postacıya mı bağışlasaydım?
Allah’ın güzelliğini rüyasında görüp ona aşık olan dervişe inanıyoruz da neden sevgilisinin hayaliyle özleme tutulan aşıka inanmıyoruz. Eğer ona inanmayacaksak aşk, surete tapmaktan gayrı ne olur ki?
İnsan sevgi ile yaşar sevgisiz ölürdü.
Güzeller Mihriban olmaz demek yanlıştır ey Baki Olur Vallahi Billahi heman yalvarı görsünler.
Sevgilinin gözünden akan bir damla, bir erkek için ya hazinedir, ya da hazineyle tartılır.
Burası kalbinin en değerli yeridir. Burada siyah bir nokta vardır. Canın canı, sevenin cananı buradadır. O nokta, kurumuş bir damla kandan ibarettir. Adına sevda denir, siyaha çalan rengi yüzünden ona sevda derler. Bütün tecelli denizleri, bütün aşk ve ihtiras fırtınaları işte o bir damla kanın içinde dalgalanıp çırpınır. Aşırı sevgi bu damlayı tahrip edip dağıtırsa parçaları bütün vücuda dağılır.
Ayak kırıldı mı? Allah kanat ihsan eder.
Bir tutsaklıktır başlar, biz doğunca; dünya denir adına. Bir telaş, bir koşturmaca, dursuz duraksız.
Ve unutma, her şafak, elinde fenerle gelen bir hırsız gibidir, ömürleri çalıp götürür. Uyanık dur!.
Aşk… Belki de bin bir başlı bir ırmak, her birinin yolculuğu ayrı, ama hepsinin ulaşmak istediği deniz bir.
Sebep neydi, bütün varlığımın kendisiyle ayakta durduğunu bildiğim, hayatımın en değerli parçasıyla bir göz yumup açıncaya kadar neden ayrılıvermiştik?
Çünkü canına sevgili isteyenle sevgili için can isteyen arasında hayat yolculuğunun ta kendisi gizlidir.
Çokluğun derdi elbet çok olur; yokluk kapısında nefis de yok olur.
Her ne ki arıyorsun; aradığın ancak sensin…İyinin de, kötünün de fidanı senin içinde büyür.
Varlığınız çoğaldığı oranda onu hayır yolunda azaltınız ki yolculuklarınız kolay olsun!.
Asalet; duruluk ve doğruluktur.
Kimisi bilmem der, bilir; kimisi bilir bilmezlenir. Kimisi bilmediğini bilmez, bilirim der; kimisi bildiğini bilmiyor zanneder. Bilmemeyi bilmekle, bildiğini bilmemek aynı değildir. Kurtulanlar, bilmediğini bilenlerle bildiğini bilmeyenlerdir. Onlar birbirini bilir, birbirinden bilir, birbiriyle bilir. Ben dahi bildim, çünkü aşk işinde âşıkın mâşuka vuslatı cümle âşıklara âşikâr olur.
İnsanoğlu için en kutsal ibadet çalışmak, doğruluk ve insan sevgisidir.
Geçip gitmede ömür…Umutlar hep yarın, yarın, yarın! Tükenen zamanı dolduruyor hep kuru kavgalar, boş didişmeler, faydasız gürültüler…Aklını başına al kardeş! Günü, bugün say; ölüm ki kaşla göz arasında; ölüm ki dudakla söz arasındadır.
İnsan, bu dünyaya bir dava için değil bir sevgi için gelebilir.
Sen beni sevdiğin, ben de seni sevdiğim için aramızda bir dünya yaratıldı. Ben de sen de bu dünyadaki her şeyi sevdik; her şey de bizi sevdi. Tıpkı âlemdeki her şeyin Allah’ı sevmesi gibi.
Doğruluk mu daha büyük meziyettir, yoksa yiğitlik mi? diye sorar, cevap ne olursa olsun, ”Bütün insanlar doğru olsaydı yiğitliğe lüzum kalmazdı!” der.
Yüce tanrım! Ya ona azıcık merhamet ver, ya bana çokça dayanma gücü. Ya bendeki sevginin birazını ona ver; ya ondaki vurdumduymazlığın birazını bana. Tanrım! ya onu bana ver, ya beni ona.
Sen beni sevdiğin, ben de seni sevdiğim için aramızda bir dünya yaratıldı. Ben de sen de bu dünyadaki her şeyi sevdik; her şey de bizi sevdi. Tıpkı âlemdeki her www.guzele.com şeyin Allah’ı sevmesi gibi.
Ey gönül! Hele şu dünyada adam gibi bir adam yokmuş. Var ise de gönülden anlayan bir sırdaş bulunmuyormuş.Eğer bilge isen, şu dünya için asla gam çekme ve tut ki dünya diye bir şey de zaten yokmuş.
O’na aşk nedir diye sorsalar, tek bir cevap veremeyecek kadar aşk içindeydi.
Bildim ki , insan sevinince üzüldüğünden daha şiddetli ağlarmış .
Bu bir aşktı. Bir güzellikti bu. Güzellik ile aşkın paralellik prizmasıydı. Bu güzellik, cihanı gösteren bir ayna; bu aşk, o aynanın cilasıydı. Güzellik olmasa aşk ortaya çıkmaz; aşk olmasa güzellik yüz göstermez.