Herkes dokunulduğunda partnerinin sıcaklığını hissetmeyi rahatlatıcı bulur ama sadece çok az kişi bir ilişkide tarafların birbirine sıklıkla dokunmasının ve temas etmesinin sayısız faydasından haberdar.
Eğer partnerine sürekli dokunma isteği duyuyorsan bunun için endişelenmene gerek yok çünkü bu, onu çok sevdiğin anlamına geliyor. Aşık olduğunda beyninde salgılanan hormonlar sayesinde içgüdüsel olarak aşık olunan kişiyle sürekli olarak temasta bulunma arzun artar.
Peki nereye ve ne sıklıkla dokunmak önemli?
Yapılan yeni bir araştırma bunun gerçekten de önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Araştırmada 20 ila 40 yaşları arasındaki kişilere “Partnerin tarafından hangi bölgelerine dokunulmasını tercih ediyorsun?” diye soru sorulmuş ve araştırmaya katılanlardan yanıt olarak bir veya birkaç bölgelerini belirtmeleri istenmiş.
Tahmin edebileceğin gibi sonuçlar erkekler ve kadınlar arasında büyük farklılıklar gösteriyor.
En şaşırtıcı şey mi?
Çoğumuzun dokunulmayı sevdiği ortak bir bölge var.
Kadınlar Nereye Dokunulmasından Hoşlanır?
- Sırt
- Boyun
- Bacak
Erkekler Nereye Dokunulmasından Hoşlanır?
- Sırt
- Boyun
- Kafa ve Saç
Sonuçlar hakkında daha çok şey paylaşmadan önce dokunuşların sağlıklı bir ilişki için neden bu kadar önemli olduğuna bir bakalım.
Dokunmak Neden Önemli?
Vücudun çeşitli bölgelerine dokunmak ve dokunulmak, sağlıklı bir etkileşim için gerekli ve bu olgu aynı zamanda insanoğlunun doğasında var.
Birçok araştırma, özellikle çocuklukta olmak üzere insanların dokunulmaya ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Bu ihtiyacın yemek yeme ve su içme gibi temel ihtiyaçlardan bir farkı yok. Dokunmanın ve dokunulmanın sayısız faydası var ve bunların en çok bilinenleri stres seviyesinin düşmesi, ruh halinde iyileşme ve hatta hissedilen ağrıların azalması gibi etkiler.
İnsanlarda iki türlü dokunma sistemi var. Bunlardan ilki olgusal yani ayırt edici dokunuş, ikincisi ise duygusal dokunuş. Duygusal dokunuş çok farklı bir dizi alıcı ve sinir lifi aracılığıyla hissedilir ve bilgiyi beyne çok daha yavaş taşır. Buna arkadaşların birbirine sarılmasını, bir annenin çocuğuna dokunmasını veya iki kişi arasındaki samimi temasları örnek göstermek mümkün. Bu tür dokunuşlar, beyninde sosyal bağ kurmak ile ilgili bölgelerin tamamını aktive eden hayati öneme sahip temaslar.
Günümüzde yüz yüze etkileşim yerine online iletişimi daha sık tercih ettiğimiz gerçeği dokunmanın önemini kaybettiği veya kaybedeceği anlamına gelmiyor. Ama ne yazık ki iletişim kurmak için her geçen gün birbirimize daha az dokunmak zorunda kalıyoruz.
Araştırmacılar, giderek artan fiziksel temas etme arzumuzu ve dokunulma isteğimizi “cilt açlığı” olarak tanımlıyor. Depresyon ve hem fiziksel hem de ruhsal sağlık sorunları genellikle “cilt açlığı” olarak bilinen bu durumdan kaynaklanıyor. Bu en sık yaşlılar, mahkumlar ve yalnız bir hayat sürmeyi tercih eden insanlarda görülüyor.
Japon şifa sanatı Jin Shin Jyutsu ve Reiki gibi temelinde dokunmayı ve dokunulmayı gerektiren akımların giderek daha popüler bir olması hiç şaşırtıcı değil.
Araştırma Sonuçları
Hangi bölgemize daha çok dokunulmasını tercih ettiğimizi öğrenmek için Be-With adlı bir giyim markası anonim bir online anket hazırlamış. 20 ila 40 yaşları arasındaki insanlara (S kadın – G erkek) ” Partnerin tarafından hangi bölgelerine dokunulmasını tercih ediyorsun?” diye soru sorup, yanıt olarak bir veya birkaç bölgelerini belirtmelerini istemiş.
Anket sonuçları: Partnerimiz tarafından nerelerimize dokunulmasını istiyoruz
1. Sırt
Sonuçlara göre büyük bir çoğunluk (kadınların d’ü ve erkeklerin P’si) sırtının okşanmasını tercih ediyor.
Sevindirici olan şey ise sırt, herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda kolaylıkla dokunulabilecek bölgelerimizden birisi. Aslında büyük bir çoğunluğumuz sıklıkla arkadaşlarımızın ve sevdiklerimizin sırtımıza dokunmasından keyif alıyoruz.
Ama neden partnerinin sırtına dokunuşuyla hissettiğin o farklı duygu bir iş arkadaşın sırtına dokunduğunda ortaya çıkmıyor?
Bunun sebebi samimi veya romantik dokunuşların genel olarak oksitosin salgılamasına neden olması. Oksitosin aynı zamanda aşk hormonu olarak da bilinen çok güçlü bir hormon.
Sarılma veya sevişme sırasında oksitosin seviyen arttığı için yalnız olan insanlara kıyasla bir ilişkisi olan insanlar (geçici veya uzun süreli) bu hormonu daha fazla üretiyor.
Aynı zamanda neden birinin sırtımızı kaşımasına bayıldığımızın çok eski ve hiç de romantik olmayan bir açıklaması daha var. Sırtımızın kaşınması, beynimizin ilkel kısımlarında atalarımızın eski zamanlarda birbirini tımar etme ihtiyacının giderilmesi ile aynı uyarılmayı sağlıyor. Bu ihtiyaç zaman içerisinde sosyal ve hatta çiftleşme gibi bir fonksiyon kazanmış.
2. Boyun
Boyun, tamamen açıkta kalan ve aynı zamanda oldukça hassas bir bölge. Avrupa’da 1368 kişi üzerinde yapılan araştırmanın da gösterdiği gibi insanlar boyunlarına bir yabancı, tanıdık ve hatta uzak akrabalar tarafından dokunulması konusunda kendilerini rahatsız hissediyor.
Ama dokunan kişi partnerimiz olduğunda bu duygumuz birden değişiyor ve çok özel bir hal alıyor. Yapılan araştırmaya göre kadınların U’i ve erkeklerin 9’u boyunlarına partnerleri tarafından dokunulmasından keyif alıyor. Boyun bölgesi küçük bir öpücükle ve hatta hafif bir nefesle birden çılgına dönebilen hassas dokunuşları tespit etmeye yarayan algılayıcı sinirlerin yoğun olarak bulunduğu bir bölge.
Diğer Sevilen Bölgeler: Kollar, Bacaklar, Kafa ve Omuzlar
Kadınların dokunulmaktan hoşlandıkları diğer bölgeler sırasıyla bacaklar (%) ve omuzlar (#) var.
Erkekler için üçüncü sırada’lik bir oranla kafa ve saç ikilisi gelirken, dördüncü sırayı ‘lik bir oranlarla kollar ve bacaklar paylaşıyor.
İlginç bir şekilde kadınların sadece %8’i kollarına dokunulmayı tercih ediyor. Belki de birçoğumuz kollarımız ve bacaklarımızda yer alan bileklerin iç kısımları, ayaklar ve dizin arka kısmı gibi erojen bölgelerden haberdar değiliz. Ama kalçalar ve kollar gibi daha “popüler” bölgeleri okşamak bile partnerler arasında sıcak bir duygu yaratmak için ideal.
Peki, Ya Daha Aşağı Kısımlar?
Tahmin edileceği gibi daha aşağılara inmeye başladıkça aradaki fark da açılmaya başlıyor. Konu tabu yerlerimiz olduğunda erkeklerin bu bölgelerine dokunulmasını tercih ederken, kadınların sadece %2’sini bunu tercih ediyor.
Neden bu konuda birbirimizden çok farklıyız?
Kadınların ve erkeklerin yakınlık kavramını ne kadar farklı algıladıkları birçok kitabın ve çalışmanın konusu. Bu konudaki görüşlerden birisi kadınların bazı özel bölgelerine sadece duvarlarını indirmeyi tercih ettikleri en samimi anlarda dokunulmasını tercih etmesi.
Öte yandan erkekler genellikle çocukluktan başlayarak bu bölgelerine özel bir ilgi gösteriyor ve bu da bu konu hakkında daha rahat hissetmelerini ve hatta bu bölgelerini duygusal ve fiziksel gururla ilişkilendirme eğilimine sahip olmalarını sağlıyor.
Yine de yapılan araştırma sonuçları, erkeklerin bu bölgelerine, kadınlarının düşündükleri kadar fazla bir şekilde dokunulmasını istemediklerini de gösteriyor.
Dokunmak ve Ellemek Arasındaki Fark
Araştırmanı sonuçlarına göre çiftler için dokunmak, zevk veren erojen bölgelere odaklanmaktan ziyade kişide dostane duygular canlandıran ve karşı tarafın desteğini hissetmeyi sağlayan bir eylem.
Elbette samimi dokunuşların güçlü ve uzun süreli bir ilişki kurmak için çok önemli olduğu inkar edilemez.
Burada önemli olan şey, dokunuşları sadece aranızdaki samimiyeti canlandırmak veya ortaya çıkartmak için sınırlandırmamak.
Çoğu kadın dergisi sürekli olarak aranızdaki samimiyete odaklanmanı ve ilişkiniz için bir “ilişki takvimi” hazırlaman gibi garip şeyler öneriyor ama cinsel olmayan fiziksel temas hakkında neredeyse hiçbir şeyden bahsetmiyor.
Örneğin araştırma sonuçları sarılmak gibi cinsel olmayan fiziksel sevgi gösterisinin kan basıncını düşürdüğünü ve hayatındaki stresli şeylere daha az tepki vermeni sağladığını kanıtlıyor.
Bir ilişki yaşıyorsan dokunmak, karşı tarafın duygularında daha derin bir etki yaratmanı sağlar. İlişkinin başlarında, birbirinize duyduğunuz aşkın zirve yaptığı dönemlerde göz göze gelmenin bile seni nasıl heyecanlandırdığını ve midendeki kelebeklerin uçuşmasını sağladığını hatırlıyor olmalısın. Eğer yanındaki insanın sana karşı olan hisleri için içinde şüphe olsa bile ellerinizin “yanlışlıkla” birbirine değmesi bir anda tüm şüphelerini unutmana neden olur.
İlişkiniz olgunlaşmaya başladıkça dokunmanın önemi ve çeşitliliği de artmaya başlar. Örneğin gün içinde öylesine birbirinize sarılmanız bile, dokunmanın en önemli faydalarından bazıları olan ilişkinizi güçlendirmek ve aranızdaki aşkı körüklemek gibi etkiler yaratır.
Aynı zamanda fiziksel temasın bolca kurulduğu ilişkilerde taraflar arasında daha az kavga yaşanıyor. Birbirinize dokunmak, tartışmaları daha başlamadan çözümlemenize yardımcı oluyor. Eğer taraflar sorun yaşadığında birbirlerine sarılmak gibi fiziksel temasta bulunursa, sorunlarını fiziksel temasın olmadığı durumlara kıyasla çok daha kısa bir sürede çözebilir.
Son Söz
Hayat, kariyer ve diğer günlük şeylerin yoğun temposu yüzünden insanlar ilişkilerine gerektiği kadar vakit ayırmakta zorlanıyor ama böyle durumlarda bile basit bir sarılma veya dokunuş gibi temaslar ilişkin için büyük bir katkı sağlar.
Öte yandan fiziksel yakınlık kurmamak ilişkideki tarafların zaman içerisinde birbirinden uzaklaşmasına neden olur.
Bazı çiftler için bunu başarmak çok kolay. Bazı çiftler ise bunu başarmak için biraz çaba göstermek zorunda kalabilir. Eğer ilişkinde yeteri kadar fiziksel temas olmadığını düşünüyorsan, partnerinle bir aylığına birbirinizle daha fazla temas etmek için çaba göstermeye karar verebilir ve bu sürenin sonunda hislerinizde hiç duygusal bir değişim olup, olmadığını tartabilirsiniz. Yine aranızdaki fiziksel etkileşimi arttırmak için birbirinize haftada bir de olsa masaj yapmak harika sonuçlar verir.
Eğer ilişkinde bir şeylerin kusurlu olduğunu düşünüyorsan ama bunun ne olduğunu bulamıyorsan, ilişkinin kıvılcımını ateşlemek için sadece dokunuşlarına güvenmen yeterli olacak.