Cumhuriyetin Onuncu Yıl Nutku

Atatürk’ün 29 Ekim 1933’te TBMM önünde okuduğu Onuncu Yıl Nutku, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun onuncu yılında, ülkenin geldiği noktayı ve hedeflenen ideallere ne kadar yaklaşıldığını değerlendiren tarihsel bir belgedir. Bu nutuk, sadece bir dönemin değerlendirmesi değil, aynı zamanda bir ulusun nasıl yeniden doğduğunu, hangi zorlukları aştığını ve bağımsızlık ile modernleşme hedefine nasıl ulaşmaya çalıştığını anlatır.

Onuncu Yıl Nutku’nda Atatürk, Türkiye’nin on yıl içerisinde gerçekleştirdiği devrimleri, reformları ve uluslararası arenada kazandığı başarıları özetlerken, bir yandan da Türk milletine olan güvenini ve inancını vurgular. Bu nutuk, sadece geçmişi yorumlamakla kalmaz, aynı zamanda geleceğe dair umutları, hedefleri ve idealleri de ortaya koyar. Bu özelliğiyle, Onuncu Yıl Nutku, bir milletin tarihindeki en önemli anlardan birinin, Atatürk’ün liderliğindeki Türkiye’nin vizyonunun ve hedeflerinin beyanıdır.

Bu önemli metin, gelecek nesillere bir rehber, bir ilham kaynağı ve bir miras olarak bırakılmıştır. Nutuk, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin nasıl atıldığını, bu temellere ne kadar sıkı sıkıya bağlı kalınması gerektiğini ve ulusal birlik ve beraberliğin önemini vurgular. Onuncu Yıl Nutku‘nu okuyan ve dinleyen her Türk vatandaşı, bu ülkenin ne zorluklarla kurulduğunu, bu zorlukların nasıl aşıldığını ve Türkiye’nin geleceğine dair neler hayal edildiğini bir kez daha hatırlar. Bu nutuk, sadece bir tarih dersi değil, aynı zamanda geleceğe yönelik bir çağrıdır.

Cumhuriyetin Onuncu Yıl Nutku

Türk Milleti!

Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın on beşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun!

Şu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.

Yurttaşlarım!

Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkârane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz; çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.

Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş, refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur.

Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini ve millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür. Türk milletine çok yakışan bu ülkü, onu, bütün beşeriyette, hakikî huzurun temini yolunda, kendine düşen medenî vazifeyi yapmakta muvaffak kılacaktır.

Büyük Türk milleti!

On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiç birinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medenî âlem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.

Türk milleti!

Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.

Ne mutlu Türküm diyene!

Ankara, 29 Ekim 1933

Yorum yapın