Cemil Meriç Sözleri

Ülkemizin önde gelen düşünürlerinden biri olan Cemil Meriç, zengin kültürel birikimi ve derin düşünceleriyle tanınır. Hem birçok başarılı esere imza atmış, hem de pek çok alanda akılda kalıcı ve etkileyici sözler söylemiştir. Bu sayfada, bu değerli yazarın en anlamlı ve bilinen sözlerini bir araya getirdik.

Cemil Meriç’in sadece kitaplarıyla değil, söylediği sözlerle de birçok insanın hayatına dokunduğunu biliyoruz. Her bir sözü, yaşanmışlıkla ve derin bir bilgelikle harmanlanmış, okuyanları düşündürmüş ve ilham vermiştir.

Değerli ziyaretçilerimiz, sizler de Cemil Meriç’in diğer sözlerini biliyorsanız, lütfen sayfamızın alt kısmında bulunan yorum bölümünden bizimle ve diğer okurlarla paylaşın. Bu şekilde, bu büyük düşünürün sözlerini daha geniş bir kitleye ulaştırmış olalım.

Cemil Meriç’in Anlamlı Sözleri

Yığın düşünmez, maruz kalır.

Kelam, bütünüyle haysiyettir.

Tarihimiz, mührü sökülmemiş bir hazine.

Kitaptan değil, kitapsızlıktan korkmalıyız.

Avrupa tarihi, bir sınıf kavgası tarihidir.

Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir.

Mahalle kavgaları, tefekkürün zirvelerine ulaşmamalı.

Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.

Güneş ülkeleri aydınlatır, sözler milleti.

Kahramanlık, hatada ısrar etmemektir.

Okumak, iki ruh arasında âsıkane bir mülâkattır.

Ne kadar Müslüman varsa o kadar Allah vardır.

Yaşamak, yaralanmaktır. Yaralanmak da güzel.

Hangi beste sözün musikisiyle, sözün füsunuyla boy ölçüşebilir.

Hiçbir zafer umulanı vermez ve hiçbir yenilgi mutlak değildir.

Mütercim, mutlak’ı arayan bir çılgın, ‘felsefe taşı’nı bulmaya çalışan bir simyagerdir.

O kadar yalnızdım ki; karanlıklardan iblisin eli uzansa minnetle sıkardım.

Duygunun asaleti, kuvvet ve isabetindedir.

Coğrafyamızda tek kıta vardı, kafatasımızda tek yarım küre.

Ben bu kadar acıyı sen de başkalarına benze diye çekmedim.

O kadar yalnızdım ki karanlıklardan iblis’in eli uzansa minnetle sıkardım.

Siz namuslulardan olun, ne kadar az olduğunuzu göreceksiniz.

Sol ve sağ. çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit.

Kamus, bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla.

Ormanı görmedin. ağacı görmedin. rüzgârin önüne savurduğu birkaç kuru yaprağı insan zekasının bütünü sanı.

Kitap, istikbale yollanan mektup. smokin giyen heyecan, mumyalanan tefekkür.

Belimin bu kadar bükülmesinin sebebi bilesiniz ki biraz da sizin yükünüzü taşımamdan dolayıdır..

Aldatmayan tek sevgili var dünyada: mutlak güzel.

Güneş ülkeleri aydınlatır, sözler milleti.

Meçhule açılan bir kapıdır kitap. Meçhule, yani masala, esrara, sonsuza.

Çok zaman kaybettim. Çok zaman ve biraz ümit. Yaşamak bu galiba.

Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır.

Kültür, homo ekonomikus’un kanlı fetihlerini gizlemeye çalışan birer şal.

Bu çökmeye hazır medeniyet üç sütun üzerinde duruyor; süngü, açlık, fuhuş.

Her yüzyılda birkaç kişi düşünür, diğerleri ise onların düşündüğünü düşünür.

Yaşayanları yöneten ölülerdir. Demek ki öldürülmesi gereken ölüler de var.

Kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın vicdan borcu.

Hayat herkesin yaşadığı, kimsenin yaşamaktan hoşlanmadığı komedya.

Müslüman’ım, Müslüman bir çevrede doğdum. Ancak ne kadar inanıp inanmadığımın cevabını mahşer günü bilebileceğim.

Gerçek hükümdarlar, ebedi hükümrandırlar. Hazineleri yağma edildikçe zenginleşirler.

Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede bilim adamı nasıl çıkar?

Sağ ve sol: anladım ki bu iki kelime, aynı anlayışsızlığın, aynı kinlerin, aynı cehaletin ifadesidir.

Kamus, bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla.

Din, bir susuzluk, sonsuza karşı duyulan özlem. Bilgi değil, aşk.

İdeolojiler, uçurumları aydınlatan hırsız fenerleri.

Birbirini bütün tedaileriyle karşılayan iki kelimeye ne aynı dilde rastlarsınız ne iki ayrı dilde.

Vakit geçmiyor diye şikayet ederiz. Neyin geçmesini istiyoruz? Hayatın. Ve hepimiz ölümden korkarız.

Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmaz’laştıranlardır.

Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilik ise her namuslu insan gericidir.

Cinayete ses çıkarmayan canının suç ortağıdır.

Ortada bir pasta var sağdan yiyene sağcı soldan yiyene solcu demişler.

Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.

Bilgi, sonu gelmeyecek olan bir fetihtir.

Gitmek, kaderin hatalarını düzeltmektir.

Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.

Gençliğim ahlaksız bir vadide akan başıboş bir ırmaktı.

Bu çökmeye hazır medeniyet üç sütun üzerinde duruyor; süngü, açlık, fuhuş.

Çatışmasız toplum beraber otlayan, beraber gevis getiren adsız bir sürü.

Kültür, homo ekonomikus’un kanlı fetihlerini gizlemeye çalışan birer şal.

Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara, ve kulağına: “Hayır delikanlı”, diye fısıldadılar, “sen bir az–gelişmişsin.

Kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın vicdan borcu.

Batı’nın düşünce tarihi akılla naklin mücadele tarihi.

Olimpos dağının çocukları, Hira dağının evlatlarını asla kabullenemeyecektir.

Asya’nın bütün evlatları içinde batı’nın ilk benimsediği: Zerdüşt.

Cinayete ses çıkarmayan canının suç ortağıdır.

Tarihi yaratan, fertle yığın arasındaki anlaşmazlık.

Zindanıma geldiğin zaman iki yol vardı önümde: cinnet ve ölüm. Sen üçüncü oldun.

Sevgi garip bir yangın. Yaşaması için büyümesi gerek. O yangına herşeyini atacaksın; zamanını, gururunu, dehanı.!

Yaşamak, yaralanmaktır. Yaralanmak da güzel.

Bilgi, sonu gelmeyecek olan bir fetihtir.

Meçhule açılan bir kapıdır kitap. Meçhule, yani masala, esrara, sonsuza.

Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanıp uçmak gericilikse, her namuslu insan gericidir.

İdeolojiler, uçurumları aydınlatan hırsız fenerleri.

İrfan, kemale açılan kapı, amelle taçlanan ilim.

Okumak, iki ruh arasında âsıkane bir mülâkattır.

Kâmuş bir millietin nâmusudur.

Her toplum bir kitaba dayanır: ramayana, nesideler nesidesi veya kur’an: senin kitabın hangisi?

Her kavganın ezelî mazereti: son kavga olmak.

Ormanı görmedin. ağacı görmedin. Rüzgârın önüne savurduğu birkaç kuru yaprağı insan zekasının bütünü sanı.

İnsanlık daima kötü oyuncaklar peşinde koşan bir çocuk.

Mahalle kavgaları, tefekkürün zirvelerine ulaşmamalı.

Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekânın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek.

Vakit geçmiyor diye şikayet ederiz. Neyin geçmesini istiyoruz? Hayatın. Ve hepimiz ölümden korkarız.

Bu memlekette sağcı solcu, ilerici gerici yoktur, bu memlekette namuslular ve namussuzlar vardır.

İmânsız ve idealsiz nesiller türettik.Pusuda bekleyen yabancı ideolojiler setleri yıkılan ırmaklar gibi yayıldılar ülkeye.

Kıt’aları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik. Kelleler damlardı kılıcımızdan. Bir biz vardık cihanda, bir de küffar…

Düzgün bir insan olmak, samimi bir Müslüman olmakla başlar. Olympus’un çocukları Hira dağının evlatlarını kabul etmezler.

İnsanlar hür doğarlar, eşit haklara sahiptirler; hiçbir hülya bana bu kadar çocuksu, bu kadar anlamdan yoksun gelmemiştir.

Her büyük adam kucağında yaşadığı medeniyetin üvey evladıdır.. Zira o başkalarının veya geleceğin çocuğu, kendi medeniyetinin değil.

Zeka rüzgarda unutulan mum, bencillik fanus. Senin fanusun yok. Ve şuurun hasta bir hayvanın korkularını aksettiren www.guzele.com kırık bir ayna.

Dahi, munzevi bir yıldız; anasız doğan çocuk, anasız doğan ve zürriyetsiz ölen. Zirveden zirveye akseden şarkı.

Dante cehennemi anlayamamış dostum. Cehennem hatıraların küllenmesi, ümitlerin susması. Cehennem haykıramamak, ağlayamamak

Yorum yapın