Bizler, ünlü edebiyatçıların, şairlerin ve düşünürlerin anlamlı ve güzel sözlerini sitemizde sizinle paylaşmayı çok önemsiyoruz. Bugün ise sizlere Ahmet Telli’nin en derin ve dokunaklı sözlerini sunuyoruz. Ahmet Telli’nin sözleri, yaşamın en ince ayrıntılarını, en sıradan anlarından en dikkat çekici durumlarına kadar çeşitli konularda derin bir anlayış ve duygusal bir perspektif sunar.
Ahmet Telli, edebiyat dünyasında özgün bir yere sahip olan bir isimdir. Onun şiirleri ve sözleri, okuyucularını hem düşündürür, hem de içsel bir yolculuğa çıkarır. Kendine has dili ve duygusal anlatımı, Telli’nin sözlerini, hem yerel hem de uluslararası düzeyde geniş bir izleyici kitlesi tarafından beğenilir hale getirmiştir.
Bu sayfamızda, Ahmet Telli’nin en anlamlı ve güzel sözlerini derledik. Telli’nin dilinden çıkan bu değerli sözler, hayatın karmaşasında bir anlam arayan herkes için derin bir bilgelik ve içgörü kaynağıdır. Onun sözleri, her birimizin içinde yatan ortak duygusal deneyimleri ve hayatın zorlukları karşısında gösterdiğimiz direnci anlatır. Ahmet Telli’nin en güzel sözlerini keşfetmek için sayfamızı incelemeye devam edin.
Anlamlı Ahmet Telli Sözleri
Büyülendim ama büyüyemedim. Aklım ermedi aynalara ve suya. Yüzümü gösterip kalbimi neden, sakladıklarını öğrenemedim.
Sığındığım her yer adınla anılır. Ben girerim sokağı devriyeler basar. Bir de gülüşün eklenir kimliğime.
Hangi şehirde yoksan ben kayboluyorum orada.
Dedi ki o: Yoruldum insan olmaktan. İnsan yorulur bazen insan olmaktan.
Kapağı açılmayan kitaplar, unutulmuş aşklar gibidir. Kitaplardan söz edelim.
Her sayfası kederle kararan bir hüzün defterine döner günler. Ve her sabah “merhaba hüzün”, “merhaba yalnızlık” diyerek başlarsın hayata. Ama hayat bağışlamayacaktır seni, unutma.
Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada.
Beklenmedik bir anda terk edilmişsindir bütün sevdiklerince. Suçlamak istemesen de hiç kimseyi, üzüntüyle yanmakta yüzün. Adını bile koyamadığın bir boğuntu doldumakta şimdi yüreğine ve usulca akmaktadır gözlerinin peteğine ağlı bir hüzün.
Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir. Her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü.
Sen dostumdun benim gülerken güneşler açan. Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam. Her akşam mektup yazarım dağlar kadar. Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun. Unutma dostumsun sen, neredeysen orada ölmek isterim!
Biten bir aşk için söylenecek söz şu olmalı: “Güzeldi yine de…”
Yaşandı mı o sıcak kış, yaşlandık mı? Aynalara bakmaya vakit bulamadık. Dönüp dönüp birbirimize bakılardan, yaşandı mı o sımsıcak kış, ne dersin?
Ve kent çıngıraklı bir yılan kadar zehirlidir artık sevgilin mahpusken üstelik kirli bir lekeye döner umutlar.
Yanlış, daha baştan yanlış bir şiirdi bu, biliyorum. Ve belki ömrümüzün yakın geçmişi bu kadar doğruydu ancak, kim bilir. Kalbim unut bu şiiri.
Kavgadan uzak kalmışsan, sevdadan da uzaksın demektir.
Hiçbir anını tanımlamaya kalkmadan, kısacık ömürler biçiyoruz kendimize. Sonra yolculuklara çıkıyoruz, bir kentten ötekine giderken özlüyoruz bir başkasını.
Hiç özlemedim seni. Özlemek dostluktandır, dostluğundan öte bulmalıyım seni.
Ağrılardan yoruldum, gitmeliyim buradan içimdeki buharlaşan cıvayı soluyorum artık yoruldum, gerekliilik kipiyle yaşamaktan.
Tenhadır sığındığın bütün kıyılar.
Karşılığı yok hiçbir acının her şey gölgesi kadar ağır sormuyorum artık sormuyorum her gün yeniden kodlanan umutlarla kirletiliyor dünya.
Hiç kimse bir aşkı onarmaya kalkmasın, kaybedilmeye değer en güzel anında bitirilmişse eğer.
Ve kent çıngıraklı bir yılan kadar zehirlidir artık sevgilin mahpusken üstelik kirli bir lekeye döner umutlar.
Söz de sararır biterken bir aşk.
Burada yağmur yağıyor ama sen şemsiyeni almadan gel yine de. Özlüyor bu çılgın sağanak seni sırılsıklam özlüyor biliyor musun.
Aşklar mı diyordun, anladım. Senin incindiğin, benimse yollara düştüğümdür yeniden.
Büyülendim ama büyüyemedim. Aklım ermedi aynalara ve suya yüzümü gösterip kalbimi neden sakladıklarını öğrenemedim. Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada.
Beni artık kimse aramasın, aşkın en tabanında yattığım anlaşılmasın.
Gitmek. Bir hançeri inceltip, okyanusa daldırmak isteği ya da düşebilmek atlasların dışına ki ey kalbim, yalnızsın bu yolculukta da.
Adını bile koyamadığın bir boğunç dolmakta şimdi yüreğine. Ve usulca ağmaktadır gözlerinin peteğine ağulu bir hüzün.
Saçlarındı diye düşünüyorum ömrümüzü çözdükçe savrulan rüzgârdı saçların ve ikide bir aklıma düşüyor aynı soru; -Aşkı bilmiyorsam nasıl değiştiririm kendimi, seni ve bütün dünyayı.
Her aşk bir ayrılık gizler, ayrılıklarsa bir merhabanın sıcaklığını taşır kendisinde.
Sığındığım her yer adınla anılır ben girerim sokağı devriyeler basar. Bir de gülüşün eklenir kimliğime.
Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf’tum belki.
Ağrılardan yoruldum, gitmeliyim buralardan içimdeki buharlaşan cıvayı soluyorum artık yoruldum, gereklilik kipiyle yaşamaktan.
Hiç özlemedim seni, özlemek dostluktandır, dostluğundan öte bulmalıyım seni.
Ömrüm diyorum şimdi ömrüm. Üzgün bir çocuksun sen ve yalnız. Öyle kal çünkü bu dünyada, sana en çok mutsuzluk yakışıyor.
Yüreğim diyorum, kekeme, alıngan, serseri yüreğim sen nereden bilebilirsin bir şiirin nasıl yazıldığını.
Ayağı kayan bir çocuk kadar şaşkınım, bilemedim düz yolda yürümenin imlasını. Kanayan dizlerime bakıp da ağlamayı öğrenemediğim gibi…
Hiçbir anını tanımlamaya kalkmadan. Kısacık ömürler biçiyoruz kendimize.
Bunca acıyı bunca aşkı nasıl da sığdırmışsın yüreğine, istersen al koy kendi ellerinle.. Fırtınaları da. Sen yüreğin kadar büyüksün unutma.
Saçlarına gül takmam. Bir ırmak gibi akıtırım ovaya. Soluğunla yanar dudaklarımın bozkırı.
Şimdi beni uçurumdan atsan, düşene kadar aklımdaki tek şey; sırtıma değen ellerin olurdu.
Söylenecek bütün sözler sevincin ve sevdanın savunulmasına dairdir. Ve şimdi onlar yaralarını saracak birilerini beklemektedirler.
Suya düşen bir karanfilse yüreğin, bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm vursun seni o taştan bu taşa o çağlayandan bu çağlayana.
Sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz, belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün.
Dedi ki o: Yoruldum insan olmaktan, insan yorulur bazen insan olmaktan.
Beklenmedik bir anda terk edilmişsindir bütün sevdiklerince. Suçlamak istemesen de hiç kimseyi üzüntüyle yanmakta yüzün.