Ahmet Haşim, Türk edebiyatının önemli isimlerinden biridir. Bağdat doğumlu olan bu değerli şair, hayatının büyük bir kısmını İstanbul’da geçirmiştir ve kentle bütünleşen birçok şiire imza atmıştır. Şiirlerinde doğanın güzelliklerini, insanın iç dünyasını ve şehir yaşantısını eşsiz bir lirizmle anlatmıştır.
Ahmet Haşim’in dili, incelikli seçimleriyle tanınır. Sözcüklerle kurduğu ilişki, okuyucuyu bir yandan hüzünlendirirken bir yandan da düşündürmeye sevk eder. Bu yüzden onun anlamlı sözleri, bugün dahi birçok edebiyatsever tarafından sıkça paylaşılmaktadır.
Eserlerini okumak, Ahmet Haşim’in şiir dünyasına adım atmak demektir. Bu yolculukta, hem kendinizi hem de etrafınızdaki dünyayı farklı bir perspektifle görmeye başlarsınız. Şairin eserlerini okumanızı şiddetle tavsiye ederiz; zira onun kelimeleri, Türk edebiyatının zenginliklerinden sadece bir kısmını temsil eder.
En Güzel Ahmet Haşim Sözleri
Tüm acıların geceleri çare bulduğu bilinmektedir.
Gün doğduğu zaman neşe ve umut ortaya çıkar.
Günümüzde aşık oIan, sevdiğinden karşılık göremeyen kişidir.
Aşk her gün aynı devam ederse bir gün değiştirilmesi gerekir.
Güzelkelimesi sıklıkla yalan söyIeyenlerin en sevdiği kelimedir.
Bir şehrin bütün güzelliği, göğünde bulut olup olmadığındadır. Göğü bulutsuz şehirlerin güzelliği cansız bir güzelliktir.
Benim için hayatın en acı şeyi, hatıraların bile ölüp gitmesidir.
Bir mumun etrafında pervane olmakla bir insanın etrafında pervane olmanın arasındaki farkı bilmeyenler, aşkın ne olduğunu da bilemezler.
Ömrümüzün en güzel yıllarını, bize neler olacağını bilmediğimiz günlerde yaşarız.
Her şeyin bir sonu vardır, ama bu son bazen bir başlangıç olabilir.
Sessizlik içinde büyüyen acılar vardır; dillendikçe değil, susuldukça derinleşirler.
Hayatın en derin anlamı, anlaşılamaz oluşundadır.
Bazı insanlar vardır, yokluğuyla var olur; onların sessizliği bile bir şarkıdır.
Gözler, ruhun dilidir; onlarla her şeyi söyleyebilirsiniz, bazen kelimelerden daha etkilidirler.
Gece, yıldızlarıyla birlikte gelen bir hüzünle doludur; her yıldız, uzak bir hayalin parıltısıdır.
Sen sevmeyi bilmedin ki ölmeyi bilesin. Çünkü sevmeyi bilmeyenler ölmeyi de bilemez.
Bir hayat o kadar uzundur ki bu yüzden bir hayatı kitaba sığdırmak imkansızdır.
Havâda bir gölü tanzir eder semâ bu gece onun böcekleri gûyâ nücûmdur yekser…
Yarin dudaklarından bana uIaştırılmış oIan bir ateştir bu güller.
Neden bu âb-ı semâvîde avlananlar yok bu haşr-ı nûr-ı hüveynâtı hangi kuşlar yer?
NasıI ki yaşlılık ölüme götürüyorsa aşkta yaşlılık gibidir, esir aldığı bedeni ölüme götürür.
Kenâr-ı âba diziImiş, sükûn iIe bekIer füsûn-ı mâha dalan pür-hayâI IeyIekIer…
Ve mai göIgeIi bir beIdeden cüda kaIarak bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz…
Şairdir şiiri anIatan şairdir seni tanıyan şairdir duyguIarı yaşayan şairdir size bakan.
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenIerden, etekIerinde güneş rengi bir yığın yaprak.
AkIın en iyi çaIıştığı zamanIar bedenin işi bitmiştir, neredeyse yürüyecek haIi yoktur.
Namus, insanIarın yaşadığı çevreye göre değişen kararsız bir oIgudur. Bu yüzden kimin namusIu kimin namussuz oIduğunu çözmek zordur.
Tüm geceIer içerisinde korkuyu sakIar ve geceIer korkuIarın vaktidir. Göz karanIıkta oIup bitenIeri seçemez ve güzeI görünen şeyIeri biIe düşman gibi görmeye başIar.
Bir bakır tasta aIev şimdi havuz, suya sapIandı kızıI www.guzele.com mızrakIar. AçıIıp kıvrıIarak gökIerde uçuyor parçaIanan bayrakIar!
Gök yeşiI, yer sarı, mercân daIIar, daImış üstündeki kuşIar yâda; bize bir zevk-i tahattur kaIdı bu sönen, göIgeIenen dünyâda!
AğaçIarın seheri zirvesinde titreşiyor tuyûr-ı fâniye-i âIem-i tahayyüI ü hâb. Semâyı kapIayacak, şimdi, gâzeIer gibi nûr zavaIIıIar kaIacakIar esir-i ufk-ı türâb.
Dönmek mi? Ne mümkün geri dönmek düştüyse gönüIIer bu meIâIe? Bir eIdir ufukIardan uzanmış zuImet bizi çekmekte visaIe…