Yaşar Kemal Sözleri

Ülkemizin önemli değerlerinden Yaşar Kemal sözleri, yaşamı ve insanı anlamaya dair derin bir bakış açısı sunar.

Yaşar Kemal, Türk edebiyat tarihinin en önemli isimlerinden birisi olmuştur. Hem öykü kitaplarıyla hem de romanlarıyla tanınan bu değerli yazar, edebiyatımızın unutulmaz isimlerindendir. Osmaniye doğumlu olan Kemal, doğayla iç içe geçmiş hikayeleri ve zengin karakter tasvirleri ile okurların kalbinde derin izler bırakmıştır.

2015 yılında İstanbul’da hayata gözlerini yuman Yaşar Kemal, Türk edebiyatında büyük izler bırakmıştır. Birçok ödülün sahibi olan yazar, romanlarında Anadolu insanının yaşamını, mücadelesini, umutlarını ve acılarını ustalıkla aktarmıştır. Eserleri, birçok farklı dile çevrilmiş ve dünya edebiyatında da kendine yer bulmuştur.

Yaşar Kemal Sözleri

İnsan, düşleri öldüğü gün ölür.

İnsan çürümedikçe, şiir çürümez.

İnsanoğlu, umutsuzluktan umut yaratandır.

Açıktan ölümü izlemek, acıların en büyüğü.

Demir olsam çürürdüm, toprak oldum da dayandım.

Düşünmek, en küçük anlamda, var olmak demektir.

O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler ve çekip gittiler.

İnsan bir kere birine geç kalır ve bir daha hiç kimse için acele etmez.

İnsan, evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar.

İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, İşte oraya değmemeli.

O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.

Sen aleviyle yakan bir güneş ki şahane. Ben ışığa ulaşmaya çalışan bir pervane.

Çekemeyenlere bakma, fikirler hep ayrı olur. Hiçbir aşkı sözle yıkma, söz yarası ağır olur.

Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır.

Zulmün artsın ki çabuk zevâl bulsun. Anadolu da zalimler için böyle derler.

Türküler tıpkı kırk bin yıl su altında kalmış, yıkanmış, cilalanmış çakıl taşı gibidir.

Yalnız duyan yaşar sözü derler ki doğrudur; “Yalnız duyan çeker” derim en doğru söz budur.

Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmayıp içine gömüldü müydü, sonu felakettir.

Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım.

Bir toplum, hoşgörüsü kadar güçlü, sağlam, haklıdır. Zulmü kadar zalim, zayıftır. Irkçılık ise en korkunç hastalıktır.

Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle, hakkı yenilenlerle, sömürülenlerle, acı çekenlerle, yoksullarla birlikteyim.

O insana güvenmeyen, bu insana güvenmeyen, her insanda bir kötülük gören, insanı insan saymayan insan değil piçtir yavrum.

Dünyanın ucunda bir gül açılmış, efil efil esen yele merhaba. Karanlığın sonu bir ulu şafak, sarp kayadan geçen yele merhaba.

Dünyanın bütün kötülüklerine baş kaldır, bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır.

Günün birinde İstanbul’un tarihi yazılırsa, kuş satıcılarından mutlaka bahsedilmesi gerekir, onlar olmadan İstanbul’un tarihi çok yavan olur.

Gülümse bitsin karanlık, gülümse karamsarları şaşırt, gülümse güller açsın yüzünde, gülümsemenle yayılsın ışık, Dünyayı ısıtmasan da güneş gibi.

Bir dil bulacağız her şeye varan, Bir şeyleri anlatabilen, Böyle dilsiz, böyle düşmanca, böyle bölük pörçük dolaşmayacağız bu dünyada.

Bizi düşünmeye alıştırmamışlar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geleni yapmışlar. Düşünmeye çalışanları da hep öldürmüşler.

Küreselleşme ‘tek tip insan’ yetiştiriyor bugün. Oysa dünya on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir; her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparılması bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır. Tek dile, tek renge kalmış bir dünya hapı yutmuştur. Bu felaketin önlenmesi için ‘demokrasi’den başka çare de yok.

Eğer bir insanda azıcık insanlık varsa yalan söylemez. Dedikodu yapmaz. Dedikoduyla bir insanı vurmak, küçültmek insanlıktan çıkmış, bozulmuş, çürümüş, elinden hiçbir şey gelmeyen, elinden hiçbir şey gelmediğini kabul edecek kadar düşkünleşmiş bir insanın işidir. Bu duruma gelmiş bir insanı karşına almak onun durumuna düşmek olur.

Dünya on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir; her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparılması bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır. Tek dile, tek renge kalmış bir dünya hapı yutmuştur.

Belki kuşlar çok derin, eski bir içgüdüyle buraya, o zaman kesilecek olan şu ulu çınarın üstüne, göğüne uğrayacakları, bir an duraklayıp bir şeyler arayacakları, bir şeyleri anımsamaya çalışacakları, beton yığını evlerin üstünde küme küme dolaşacakları, konacak bir yer bulamayıp bir uzak keder gibi başlarını alıp çekip gidecekleri.

Yorum yapın